Psikolojik bir kuram olan Dramatik üçgen iş hayatında yaygın görülüyor.
Psikolojik bir oyun olarak da tanımlanan bu kuramda 3 rol var: Kurtarıcı, suçlayıcı ve kurban. Kurtarıcı rolündeki kişi etrafındakilere sürekli yardım ediyor, kurban rolündeki ‘yapamıyorum, beceremiyorum’ diyerek sorumluluğu başkasının üstüne yıkıyor, suçlayıcı rolündeki kişi ise ‘bu durumdan sen sorumlusun, senin suçun’ diyerek hatayı başkasının üzerine atıyor.
Dramatik üçgen iş hayatındaki ilişkilerin bozulmasına neden olabiliyor. Bunun sonucunda verimlilik düşüyor, uyumlu ortam kayboluyor ve ekip çalışmasını baltalanıyor.
Transaksiyonel analizde yer alan psikolojik bir kuram olan Dramatik üçgen’i (Drama Triangle) ilk olarak Stephan Karpman tanımlamış.
Dramatik üçgen, farkında olarak veya olmadan oynadığımız psikolojik bir oyun olarak açıklanabilir. İnsanın olduğu her yerde bu oyun oynanıyor. Organizasyonlar da insanlardan oluştuğu için, sadece 2 kişilik şirketlerde de, yüzlerce çalışanı olan şirketlerde de bu oyun görülebiliyor.
Özel hayatta da içine düşülebilecek bu oyun, iş süreçleri içerisinde ‘mobbing’ olarak karşımıza çıkabiliyor. Dramatik üçgen hem özel hayatta hem kariyer yaşamında ilişkilerin bozulmasına neden olabiliyor, verimliliği düşürebiliyor, işyerindeki uyumlu ortamı ve ekip çalışmasını baltalayabiliyor. Ancak oyunu fark edip içine girmemek de mümkün.
Dramatik üçgeni biraz daha açarsak, bu oyunda işlevsel olmayan davranışlar var. Kişi, çocukluk yıllarında çevresindekileri izleyerek hayatta kalma amacıyla bir takım davranışlar ediniyor. Dramatik üçgendeki roller; burada ve şimdi yerine, geçmişteki durumlara tepki.
Her psikolojik oyunda da oyuncular bu rollerden birisini alarak kendilerine değer verilmesini sağlamaya çalışıyor. Bu olumlu gibi görülen davranış şekli aslında kişiyi zayıf bırakıyor. Kurumlara ve bireylere psikolojik gelişim danışmanı olarak hizmet veren Nur Meriç, bu oyunda üç rolün söz konusu olduğunu söylüyor: Kurtarıcı, suçlayıcı, kurban.
* Kurtarıcı rolü, fedakarlık düzeyi yüksek olan, etrafındakilere yardım etmek isteyen kişilerin üstlendiği bir rol. Farkında olarak ya da olmayarak takdir görmek, kendini sevdirerek değerli hissetmek amaçlanıyor olabilir. Ayrıca bir başkasının acıları ile ilgilenmek kendi acılarını hissetmekten daha kolay gelebilir.
* Kurban rolünü seçen kişi, kendini zayıf, güçsüz, aciz, başkalarına muhtaç hissedebilir veya öyle hissettirerek, “Ben yapamıyorum, beceremiyorum” diyerek sorumluluktan kurtulur. İşyerlerinde bunun karşılığını “Bütün işler bana kaldı”, “Bu kadar işi ben nasıl yapacağım”, “Yeterli değilim, işimden olabilirim” gibi cümleler kuran çalışanlarda görülebilir.
* Suçlayıcı rolünde ise suçu, hatayı başkasının üzerine atma durumu var. Çünkü “Sen sorumlusun, sen suçlusun” demek, “Bende bir sorun var” demekten çok daha kolaydır. Kimseye hayır diyemeyip her işi üzerinize aldıktan sonra kişi, kolayca kurban daha sonra da suçlayıcı rolüne geçebilir.
Kurtarıcı, kurban ve suçlayıcı aynı kişi olabilir. Daha anlaşılır olması için Meriç, Dramatik üçgendeki rolleri bir danışanının başına gelenlerle açıklıyor: “Danışanım Tarık çalıştığı şirkette iş arkadaşlarına kendi görev tanımında olmayan bazı konularda yardımcı oluyordu.
Bu şekilde onlar tarafından daha fazla sevilip takdir edildiğini düşünüyordu. İlk günlerde yaptığı bu işler ekip arkadaşlarının kafasında, Tarık sanki bundan sonra da sürekli olarak bu işleri yapacakmış hissi yaratmıştı. Bir gün Tarık, asli bir görevini yerine getirdiği sırada bir arkadaşı tarafından istenilen bir işi o an yapamayacağını söyler.
Çalışma arkadaşına göre Tarık daha önce yaptığı ve hep yapacağına dair izlenim verdiği yardımlarını arkadaşından esirger. Bunun üzerine, ilişkileri çok iyi olan ve önem verdiği arkadaşı kırılır, kızar ve Tarık’a karşı tavır alır.
Tarık arkadaşlarının isteklerine hayır diyemediği zamanlarda zaten hep bundan endişelenmektedir ve sonunda bu gerçekleşir. Bir süre soğuk rüzgarlar eser. Tarık, kurtarıcı rolünden kurbana iner. Bir süre burada oyalandıktan sonra bu rolden sıkılıp suçlayıcıya geçer.
İçinden: “Bu zamana kadar yapıyorduk, iyiydi; bir kere yapmadık, kötü olduk! Zaten benim işim değil. Benden, bana ait olmayan işleri yapmamı bekliyorlar. Bunlar onların görevleri, onlar yapmalılar” tarzında söylenip arkadaşını suçlamaya başlar. Bu örnekte aynı insanın kurtarıcı, kurban ve suçlayıcı rollerinde nasıl savrulduğu görülebiliyor.”
Başarısızlığı çalışanın üzerine atabilir
Bu rolleri üstlenenler her kademeden olabilir. Yönetici pozisyonundaki bir kişi suçlayıcı rolünde olabileceği gibi, kurtarıcı ve kurban rolüne de girebilir. Meriç, kurban rolündeki yöneticinin, “Birçok eleman var, yine bütün işleri ben hallediyorum” gibi cümlelerden fark edilebileceğini söylüyor. Suçlayıcı rolündeki yönetici, başarısızlığı çalışanlarının üzerine atma, sorumluluğu kabul etmeme eğilimde olabilir, ‘Ekibim iyi değil bu yüzden başarısız oluyoruz’ gibi açıklamalar getirebilir. Kurtarıcı rolündeki yönetici, hedeflerini tutturamayacağını düşündüğü ekibinin çalıştığı bir projede ‘Son görüşmelerini benim yapmam gerekir’ diyebilir.
Bürünülen bu karakterlerden memnun olanlar veya işine böyle gelenler, rollerini bir hayat biçimi haline de getirebiliyor. Fakat rolünüzü sevmediyseniz, rahatsızlık duyduysanız bu üçgene girmemeniz de mümkün. Meriç, kendi hayatınızdaki çözemediğiniz sorunlardan kaçıp başkaları için kurtarıcı rolüne girdiğinizi fark ederseniz, kendinize karşı dürüst davrandığınızda başkalarına hayır demeyi de öğrenebilirsiniz diyor: “Birine yardım etmek istediğinizde, karşınızdaki kişinin tüm sorumluluklarını üzerinden almamanız gerekir. Başkalarının hayatında kahraman-kurtarıcı rolü oynamak yerine kendi hayatınızda kaçtığınız sorunları çözerek daha önemli bir iş yapmış olursunuz. Kurtarıcı rolü yerine, sizden yardım isteyen kişiye önerilerde bulunabilirsiniz. İşlerinin bir kısmını yapmayı üstlenseniz bile kendi sorumluluklarınızı aksatmadığınız sürece yardımda bulunabileceğinizi belirtebilirsiniz.”
Kurtarıcı değil destekleyici olun
Kurtarıcı rolü oynamayı sevenlerin, müşteriler tarafından sevilip takdir görebileceğini belirten Meriç bunun nedenini fedakarlık yapmak konusunda daha istekli olmalarına bağlıyor. Ancak çalışma arkadaşları arasında kurtarıcı rolündeki kişi kurban ve suçlayıcı haline gelebiliyor. Meriç’in bu rolleri üstlenmek yerine yapılmasını önerdiği şeyler ise şöyle:
* Kurtarıcı yönetici, çalışanlarına görev tanımlarını verip, bunun doğrultusunda gerekli desteği vermesi, onu kurtarıcı yerine destekleyici ve iyi bir yol arkadaşı yapabilir.
* Kurban yönetici, ekibinin bu iş için yeterli olup olmadığını gözden geçirip, eksik yanlarını fark edip çeşitli eğitimlerle ekibi güçlendirerek, yeni personellerle hem kendisini hem ekibinin zayıf yanlarını tamamlayabilir.
* Suçlayıcı yönetici bir sorun karşısında bireysel sorumluluklarını kabul edip, gerekli sınırlarını koyabilir. “Ben bu durumu düzeltmek için başka ne yapabilirdim?”, “Ben nasıl bir davranış değişikliği yaratmalıyım ki; bu sorunu bir daha yaşamayayım?” diyebilir.
Dramatik üçgenden kaçınmak için
Meriç, iş hayatında Dramatik üçgenden korunmak için görev tanımlamalarının iyi yapılmış olması gerektiğini söylüyor. Orta kademedeki yöneticilerin adaletli bir iş dağılımı yapması önemli. Sorunları dinlemeye açık bir liderlik anlayışı, uyumlu pozitif bir kurum kültürü çalışanların problemleri çözmesinde yardımcı oluyor.
Bireysel olarak çözüm ise kişinin kendine karşı dürüst olması, bilinçaltındaki kalıpları fark etmesi ve çözmesiyle sağlanıyor. Kahramanlık yapmanın, her zaman etraftakileri suçlamanın, her konu için “Ben beceremem” tutumunu sergilemenin doğru olmadığını belirten Meriç, her insanın zayıflıkları ve güçlü yanları olduğunu söylüyor.
Not: Bu yazı Zeynep Mengi tarafından hazırlanmış, Hürriyet İK’da yayınlanmıştır.