Hiç zihninize takılan bir şeyi, beyninizden atmakta zorlandığınız oldu mu? Bu çoğu insana yabancı gelmeyen bir durumdur, ‘ruminasyon’ olarak adlandırılır. ‘Tekrarlayıcı bir şekilde düşüncelerin zihinde dönüp durması’ olarak tanımlanır. Psikiyatri pratiği içinde kısaca ve kabaca ‘zihinsel geviş getirme’ olarak tarif edilir, düşünce düzeyindeki patolojiye işaret etmek için kullanılmıştır.
1970’li yıllarda post-travmatik stres bozukluğu (PTSB) üzerine yapılan çalışmalarda araştırmacılar, ‘istemsiz bir biçimde ortaya çıkan, kişinin sürdürmekte olduğu eylemlerini engelleyen, çoğunlukla geçici, kontrol edilmesi zor ve bastırmak için zorlu bir çaba gerektiren tekrarlayıcı düşünceler’ olarak tanımladıkları ‘zorlayıcı / girici ruminasyon’ ( intrusive rumination ) terimini kullanmışlardır. Kısaca ‘olumsuz içerikli zihinsel uğraş’ olarak tanımladıkları ruminasyonu ‘endişe’ kavramı ile kıyaslayarak ‘aşırı genelleştirilen ve tekrarlayıcı bir forma dönüştürülen endişe, ruminasyon olarak adlandırılır’ demiştir. Depresyonla ilgili çalışma yapan bilim adamları ise ruminasyonu ‘kişinin depresyon belirtilerine, belirtilerin olası sebep ve sonuçlarına odaklanmış tekrarlayıcı ve edilgen bir düşünme biçimi’ olarak tanımlamıştır. Yapılan araştırmalara göre bu tür düşünceler kişiye üzerinde düşündüğü problemi çözmeye dönük bir imkân sağlamamaktadır. Depresyonda gördüğümüz ruminasyon, oldukça acı verici ve sıkıntılıdır. Depresif semptomlara odaklı ruminasyon, semptomların şiddetinin ve süresinin artmasına neden olarak belirtilerin daha kronik bir hale gelmesine ve orta derecede olan depresif belirtilerin ağırlaşmasına yol açmaktadır. Sıkıntılara dikkat dağıtıcı yöntemlerle tepki verenlere kıyasla depresif duygu durumlarına karşı ruminatif bir döngü içine girenlerde depresif dönemlerinin uzadığı, depresyon şiddetinin arttığı ve sonraki dönemde daha fazla oranda depresif ruh hali deneyimledikleri yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Sağlıklı bireylerle yapılan bir çalışmada, başa çıkma metodu olarak ruminatif bir tepki ortaya koyanların ruminasyon yapmayanlara oranla daha fazla depresif dönem deneyimledikleri görülmüştür.
Ruminatif düşünce biçimi; kişinin hali hazırdaki durumları değerlendirme, anlamlandırma aşamasında depresif ruh hali ile aktive edilmiş olumsuz düşüncelerin, anıların daha fazla kullanılması ve bu şekilde değerlendirilmesi düşünceleri daha karamsar bir hale getirmesine neden olmaktadır. Ruminatif bireyler, geçmişlerini değerlendirdiklerinde olumsuz anıları daha sık zihinlerine getirmekte, yaşamlarının büyük çoğunluğunun olumsuz olaylarla dolu olduklarını düşünmekte, başarılarını küçümseme, hatalarını genelleştirme gibi kötümser yanlı, çarpıtılmış yorumları daha fazla kullanmaktadırlar. Ruminatif düşünce biçiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan gelecek hakkındaki umutsuzluk ve kendini değerlendirmedeki olumsuzluk eğilimi, birçok teorisyen tarafından depresyonun anahtar kavramları arasında değerlendirilmiştir. Ruminasyona yatkın bireylerde, ruminatif düşüncenin altındaki motivasyonun karşılaşılan sorunlarını anlamak ve bir çözüm bulabilmek olduğu, bu bireylerin ruminasyonu sorunları ile başa çıkma stratejisi olarak kullandıkları bildirilmiştir. Ruminatörlerin var olan sorunu daha kötümser bir tonda değerlendirdikleri, sorunun kendileriyle ilişkili yönlerini yorumlarken kendine karşı daha eleştirel ve suçlayıcı bir biçimde tutum aldıkları gözlenmiştir. Böylelikle sorunun çözümü konusunda daha karamsar, sorunla başa çıkma konusunda kendilerine güvensiz ve çözüme yönelik harekete geçme açısından isteksiz oldukları tespit edilmiştir.
Depresyonda kendilerine ve olumsuz ruh hallerine odaklanan bireylerde, keyifli ve dikkat dağıtıcı aktivitelerin hüzünlü ruh halini ortadan kaldıracağını bildikleri halde, katılma motivasyonlarının azalmış olduğu gözlenmiştir. Kronik bir biçimde ruminatif tepki gösterenlerin kişilerarası ilişkileri de bozuk olmaktadır. Ruminasyon kişilerarası anlaşmazlıklarda bağışlamaya, affetme tutumunda azalmaya, öç alma eğiliminde artmaya sebep olmaktadır. Ruminasyon yapanların en hassas olduğu durumlar ‘endişe’, ‘belirsizlik’ ve ‘kontrol’dür. Bu tür düşüncelerin bir çoğunun ana teması ‘kontrol edilebilecek önemli durumlar üzerindeki belirsizlik’ şeklinde ifade edilmektedir. Ruminasyonu fazla yapanlarda alkol ve madde kötüye kullanımının daha sık olduğu gözlenmiştir. Her ne kadar ruminasyon, etkili sorun çözme becerisini azaltsa da dar gelirlilik, sorunlu evlilik, memnun olunmayan iş yaşamı gibi kronik stresöre maruz kalanlarda ve yas sürecinde sevdiklerini kaybetmek yanında sosyal sorunlara veya kronik hastalığa maruz kalanlarda ruminasyona eğilimin daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Kadınlarda ruminatif düşünce eğiliminin erkeklere oranla daha belirgin olduğu ortaya konulmuştur. Ruminasyonun gelişimsel zemini; annelerin sorunla karşılaştıklarında çocuklarının baş etmelerine izin vermeyen, soruna ilişkin başka bir yaklaşım metodu öğretmeyen, müdahaleci ve yargılayıcı anne tutumları...
Görüldüğü üzere bu durum toplumumuzda yaygın olarak görülmektedir. Eğer bu düşünceler kişinin hayatını fazlasıyla olumsuz etkilemeye başladıysa uzman bir psikolog tarafından yardım alması gerekmektedir.